Türk futbol tarihi neredeyse futbolun icat edildiği tarih kadar eski olmasına rağmen ülke çapında futbolumuzun ivme kazandığı zamanlar genel olarak Türkiye’nin katıldığı ilk Avrupa Şampiyonası turnuvası olan EURO 96 turnuvasıyla birlikte ivme yakalamaya başlamıştı. Her ne kadar bu turnuvada bir varlık gösterememiş olsak da bu turnuvadan sonra gerek milli takımlarımız gerekse de ulusal kulüplerimiz unutulmaz maçlar ortaya koymuşlar ve unutulmaz başarılara imza atmışlardır.
Biz de bu yazımızda Türk futbolunun yakın tarihinin unutulmaz 3 maçını sizlere tekrar hatırlatmak istiyoruz. Dilerseniz çok bekletmeden başlayalım. İşte karşınızda Türk futbolunun unutulmaz maçları.
1. Galatasaray – Arsenal (17 Mayıs 2000)
Ülkemizin bir takımının Avrupa kupalarında kazandığı en büyük başarı ve tek Avrupa kupamız olan UEFA Kupası ile başlayalım istedik.
Galatasaray o sene çok zorlu mücadeleler vererek UEFA Kupası’nda finale yükselmeyi başarmıştı. Finale gelene kadar da pek çok unutulmaz mücadele vermişti. Ancak finalde yaşananlar gerçekten unutulacak cinsten değildi.
O dönemin flaş ekiplerinden Henry’li, Bergkamp’lı Overmars’lı Arsenal’e karşı oynuyordu.
Maçın ilk 90 dakikası her ne kadar 0-0 sona ermiş olsa da gerek ekibimizin gerekse de rakibimizin direkten dönen topları ve çok net pozisyonları vardı. Bazı durumlarda yanımızda olan şans, bazen de karşımızda olmuştu.
Maç bu sonuçla uzatmalara gidiyordu. Ancak uzatmalarda beklenmedik gelişmeler yaşanmıştı. Önce maçın 94’ncü dakikasında Hagi, Adams ile girdiği ikili mücadele sonrasında yaptığı hareket ile kırmızı kart görüyordu.
Ayrıca maçın uzatmalarının ilk yarısında Galatasaray’ın oyuncu değişikliği hakkı kalmamıştı. Ve bu dakikalarda stoper mevkisinde oynayan Bülent Korkmaz ciddi bir sakatlık geçirmişti. Ancak bu sakatlığına rağmen mecburen ağrılarına rağmen sarılı kolla oynamaya devam etmişti. Aslına bakılırsa futbolcuların özverisi bile kupayı bizim hak ettiğimizi gösteriyordu.
Maçın belki de en net pozisyonu uzatma devresinin 2’nci yarısında yaşanmıştı. Sol kanattan yapılan ortada Thierry Henry’nin yükselerek enfes vurduğu kafayı o dönem Brezilya milli takımının da kalesini korumakta olan Claudio Taffarel pozisyon sonrasında ufak bir sakatlık yaşama pahasına inanılmaz bir refleksle kurtarmayı başarmıştı.
Ardından son düdükle birlikte seri penaltı vuruşlarına geçiliyordu. Penaltılarda ilk golümüzü Ergün Penbe atmıştı. Ardından gelen Arsenal penaltısında Davor Suker topu direğe nişanlıyordu.
2’nci penaltımızı Hakan Şükür gole çeviriyordu. Ray Parlour’da kendi takımının golünü atıyordu.
3’ncü penaltı vuruşunda Ümit Davala Galatasaray’ın 3’ncü golünü atıyordu. Arsenal’in penaltısını kullanan Patrick Vieira’nın vuruşu da direkten dönüyor ve Popescu’nun atmış olduğu 4’ncü penaltının gol olmasıyla dünyanın en büyük 2’nci turnuvasının kupasını Galatasaray alıyordu.
2. Sevilla – Fenerbahçe (4 Mart 2008)
2008 yılı Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde tarihinin en büyük başarısına imza attığı yıl olmuştu. Şüphesiz bu yılda yapılan her maç birbirinden güzeldi. Ancak 2’nci turda o dönemin flaş takımlarından Sevilla ile deplasmanda yapılan mücadele gerçekten çok başkaydı.
Fenerbahçe, kendi evinde 3-2 galibiyet kazandığı Sevilla’ya karşı deplasmana çıkıyordu. Sevilla, o dönemin flaş ekiplerinden biriydi ve kendi evinde yaptığı maçları çoğunlukla kazanıyordu. Dolayısıyla bu maç, Fenerbahçe için çok zor bir maç olacaktı. Özellikle takımın bel kemiklerinden biri olan Roberto Carlos’un da ilk maçta sakatlanmasıyla birlikte bu deplasman Fenerbahçe için daha da zor bir hal almıştı.
Maçın ilk dakikalarında adeta bir şok etkisi yaratarak 9 dakikada 2 gol yemişti. Bu gollerle takım adeta bir soğuk duş almıştı. İlk dakikalardan yenen bu 2 gol karşılığında artık Sevilla gibi çok zorlu bir deplasmanda Fenerbahçe’nin 2 gol atması zorunlu bir hale gelmişti.
Neyse ki çok geçmeden ilk yarının son dakikalarında Fenerbahçe, 1 gol buluyor ve ilk yarı 2-1 sona eriyordu.
2’nci yarı başladığında Sevilla Kanoute ile 1 gol daha kazanıyordu. Artık Fenerbahçe’nin çeyrek final için tek şansı 1 gol daha atmasıydı. Beklenen gol yine Deivid’den 79’ncu dakikada geliyordu. Maç bu haliyle uzatmalara gidecekti.
Uzatmalarda da 2 taraf gol bulamamıştı. Maç penaltılardaydı. Fenerbahçe’nin çeyrek final şansı penaltı atışlarından sonra belli olacaktı.
Sevilla’nın ilk penaltısını Kanoute gole çevirmişti. Fenerbahçe’nin ilk penaltısı da Vederson tarafından gole çevrilmişti. Sevilla’nın ikinci penaltısı Escude tarafından kullanılıyor ve Volkan kurtarıyordu. Aynı şekilde Fenerbahçe’nin ikinci penaltısını da Edu kullanıyor ve kaleci Palop çıkarıyordu.
Kalan son penaltılarda Dragutinovic Sevilla’nın golünü atıyordu. Fenerbahçe’nin golünü de penaltıda Aurelio kaydediyordu.
Sevilla’nın Maresca tarafından vurulan dördüncü penaltısını Volkan kurtarmayı başarıyordu. Fenerbahçe’nin penaltısı ise Kezman tarafından gole çevriliyordu. Sevilla’nın son penaltısı ise takımın kaptanı Daniel Alves tarafından kullanılıyordu. Bu penaltı da Volkan tarafından kurtarılıyordu ve inanılmaz bir geri dönüşle bu maç da Türk futbolunun en efsane maçları arasına yazılıyordu.
3. Beşiktaş – Benfica (23 Kasım 2016)
Beşiktaş, o sene katıldığı Şampiyonlar Ligi’nde deplasmanda 1-1 berabere kaldığı Benfica ile kendi evinde karşılaşacaktı. Portekiz liginin 2015 yılı şampiyonu ve aynı zamanda Şampiyonlar Ligi’nin de bir önceki yıl çeyrek finalisti olan Benfica oldukça formdaydı ve Beşiktaş, kendi evindeki mücadelesinin henüz ilk yarısı bitmeden 3 gol yiyerek geriye düşmüştü.
Benfica’nın gollerini 10’ncu dakikada Guedes, 25’nci dakikada Semedo ve 31’nci dakikada Fejsa atıyordu. Beşiktaş, kendi evinde çok dezavantajlı bir duruma düşüyor ve ilk yarıda yediği 3 golle moral olarak çökmüş bir şekilde devre arasına gidiyordu. Ancak belki de futbolu güzel yapan şey de her zaman bir ümidin olmasıydı ve Beşiktaş’ta ikinci yarı da bu ümidin peşine düşecekti.
Nitekim destansı taraftarının desteğiyle ikinci yarıya Beşiktaş adeta fırtına gibi başlıyordu. Ataklar üst üste geliyor, gol adeta kendini göstermeye başlıyordu. Beklenen oldu ve 58’nci dakikada Cenk Tosun’un muhteşem volesiyle Beşiktaş ilk golünü bulmuştu.
Son 10 dakikaya girilmişti ve skor hala 3-1’di. Ancak bu skor 83’ncü dakikada alınan penaltı ile Querasma tarafından bozulacaktı. Kazanılan penaltıyı Querasma gole çevirmişti. Ancak yine de bu skor Beşiktaş için yeterli değildi. Maç henüz bitmemişti.
Taraftarlarıyla birlikte bütün Vodafone Park, bütün Beşiktaş ayaktaydı ve bir gol daha bekliyorlardı. Kalan 8 dakikada bütün gücüyle Beşiktaş yükleniyordu. Nitekim bunun karşılığını da alacaktı. 89’ncu dakikada Beşiktaş, inanılmazı başarmış ve Aboubakar ile aradığı golü bularak 3-0 geriden geldiği maçı beraberliğe taşımış Türk futbol tarihinin en efsane maçlarından birine imza atmıştı.