İstanbul; ülkemizin en büyük, en kalabalık ve pek çok açıdan merkezi sayılabilecek bir şehirdir. Tarihin en eski yerleşim yerlerinden biri olması, eşsiz boğazı ve daha pek çok doğal güzelliğiyle her zaman dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak sayılmıştır.
İstanbul, tarihin her dönemi bu özellikleri sayesinde dünyanın seyrini değiştiren pek çok fikir adamı, siyasetçi ve edebiyatçılardan övgüler almıştır. Bunların en çok bilineniyse Fransa’nın efsanevi komutanlarından Napolyon Bonapart’ın sözüdür. Napolyon Bonapart İstanbul’u gördükten sonra “Dünya bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu.” demiştir.
Biz de zamanda bir yolculuğa çıkarak İstanbul’un uzun yıllar önce çekilmiş fotoğraflarını bir araya getirerek eski İstanbul resimleri ile bir zaman yolculuğu yapmak istedik.
İlk resmimiz İstanbul’un kalbi sayılabilecek Taksim meydanının 1940lı yıllarda çekilmiş yukarıdaki resimdir. Görüldüğü üzere günümüzde hala aynı yerinde bulunan Cumhuriyet Anıtı tüm ihtişamını gösteriyor. Bununla birlikte günümüzde inşaatı devam eden Taksim Camii alanındaysa işyerleri ve büyük bir apartman görülmektedir.
Taksim Cumhuriyet Anıtı, 8 Ağustos 1928 tarihinde İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılmış bir eserdir. İtalyan heykeltıraşa iki Türk, Hadi Bey (Bara) ve Sabiha Hanım (Bengütaş) eserin yapımı esnasında eşlik etmiştir. Heykelin peyzaj düzeniyse yine İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından yapılmıştır.
Anıtın yapılma amacı o dönemlerde henüz kurulmuş olan cumhuriyet rejimine giden yolu halka bir eserle göstermekti. Anıttaki figürlerin tamamı cumhuriyetin insan yaşamına etkilerini gösteren birer semboldür. Sunay Akın’ın deyimiyle “Anıtın Sıraselviler’e bakan yüzü cumhuriyet dönemini, Harbiye’ye bakan yüzü ise Kurtuluş Savaşı’nı tasvir etmektedir. Diğer iki cephedeyse bayrak asan askerler görülür.”
Akın’ın bu askerlerin üst kısmında yer alan kadın yüzleriyle ilgili birinin kapalı birinin açık olmasına olan yorumuysa cumhuriyetten önceki ve sonraki kadını gösterdiğine ilişkindir.
Eski İstanbul resimleri serimizin ikinci resmi, tarihi Moda iskelesinden Moda sırtlarının görüldüğü yukarıdaki resimdir. Yine 40lı yıllara ait olan bu resmin sağ tarafında bir kısmı görülen yapı, tarihi Moda iskelesidir. Arkada görülen yerler ise Moda mahallesi yapılarıdır. Günümüzde bu bölgeye gidenler yapıların genel dokusunun resimdekine benzer şekilde kaldığına şahit olacaklardır.
Moda iskelesine ise tarihi sıfatının eklenme sebebi elbette ki oldukça eski bir yapı olmasıdır. İnşası 1917 yılında sona eren ve mimar Vedat Tek tarafından projelendirilen iskele, uzun yıllar İstanbul taşımacılığında önemli bir kilit taşı vazifesi gördü.
Uzun yıllar Atatürk’ün talimatıyla Moda su sporları kulübünün de yer aldığı iskele 1986 yılından itibaren âtıl bir hal almaya başladı. Uzun yıllar harabe kalan iskeleyi kurtarma çalışmaları kapsamında halihazırda deniz taşımacılığı yapılmasa da iskelenin bakımlı görünümü, bölgeyi ziyaret edenler tarafından iskeleye ilgi gösterilmesine sebebiyet vermektedir.
Eski İstanbul resimleri serimizin sıradaki resmiyse Tophane semtinin 1929 yılında çekilmiş olan yukarıdaki resmidir. Resim şu anda Meclis-i Mebusan caddesinden Tophane’de yer alan Nusretiye Camii’ne doğru bir açıyla çekilmiştir.
Sıradaki resmimizse yukarıda görülen Fatih’ten Beyoğlu’na doğru Unkapanı köprüsü kavşağını gösteren yukarıdaki resimdir. Resmin çekilme tarihi 1960lı yıllardır.
Resimde görüldüğü üzere Beyoğlu, günümüzde olduğu gibi o yıllarda da sık yerleşimin olduğu bir ilçe görüntüsü çizmektedir. Unkapanı köprüsünün ilk inşa tarihi 1875li yıllara dayansa da bugünkü anlamdaki köprünün inşa tarihiyse 1940 yılıdır.
Yukarıdaki resim ise bugün Türkiye’nin en büyük kurumsal şirketlerinin merkezi olan Levent mahallesinin 1960lı yıllardaki görüntüsü. Bugün ülke çapında milyonlarca kişiye istihdam sağlayan şirketlerin merkezi o yıllarda oldukça sakin bir görünüme sahip.
Eski İstanbul olarak tabir edilen Beyoğlu ve Fatih ilçelerine o yıllar ölçeğinde nispeten uzak bir yer olan Levent ve Maslak gibi semtlerin 60lı yıllarda henüz boş araziler olduğunu görüyoruz.