Geçmiş yıllardan günümüze dünyada milyonlarca farklı resim yapılmıştır. Ancak bu resimlerin bazıları dünya çapında üne kavuşmuş ve hepimiz tarafından bilinmektedir.
Peki baktığımız zaman her birimizin farklı şekilde etkilendiği dünyaca ünlü bu resimlerin ne şartlarda yapıldığını merak ettiniz mi?
Özgün Resimler olarak en ünlü resimler ve hikayelerinden bahsetmek istiyoruz.
İnci Küpeli Kız – Johannes Vermeer
Yukarıdaki inci küpeli kız resmini gördüğünüzde hepiniz tanımışsınızdır. Dünyanın en meşhur resimlerinden biri olan İnci Küpeli Kız resmi 17’nci yüzyılda Hollandalı ressam Johannes Vermeer tarafından yapılmıştır.
Tablo, dünya çapında bu kadar çok ünlendikten sonra ressamının memleketine atfen “Kuzeyin Mona Lisa’sı” olarak adlandırılmıştır.
Halihazırda resmi orijinali Hollanda Lahey’deki Mauritshuis Galerisi’nde sergilenmektedir.
İnci Küpeli Kız resmi, tablonun adından da anlaşılacağı üzere resmin ana kahramanı olan kızın inci küpesine odaklanmaktadır. Tabloyu eşsiz kılan nokta ise resimde çok küçük bir detay olan bu inci küpenin güzelliğiyle bütün resme sirayet edebilmesidir. Ufacık bir detay resmin bütününe yansımıştır. Vermeer’in en büyük başarısı da işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Bu resimle birlikte Vermeer, detayların ressamı olarak anılmıştır.
Hakkında çok fazla net bilgi olmayan Vermeer’in en ünlü tablosu olan İnci Küpeli Kız resmindeki kızın kim olduğuyla ilgili farklı rivayetler mevcuttur. Kimisi resimdeki kızın Vermeer’in kendi kızı olduğunu iddia etmişken dünyanın en çok kabul gören teorisiyse Tracy Chevalier tarafından kaleme alınan İnci Küpeli Kız romanında da yer verilen teoridir: Resimdeki kız, Vermeer’in yanına hizmetçi olarak girmiş bir kızdır.
Roman dünya çapında o kadar çok ilgi görmüştür ki 2003 yılında İnci Küpeli Kız ismiyle beyaz perdeye da aktarılmıştır. Filmin başrollerinde dünyaca ünlü yıldız Scarlet Johannson, Colin Firth ve Tom Wilkonson oynamıştır.
Ademin Yaratılışı – Michalengelo Buonarroti
Vatikan’da yer alan ve halihazırda Hristiyan Katoliklerinin dini lideri olan Papa’nın resmi konutu olarak kullanılan Sistine Şapeli’nin tavanında yer alan figürlerden biri olan Ademin Yaratılışı figürü, Rönesans Devri’nin en ünlü heykeltıraşlarından biri olan Michalengelo tarafından yapılmıştır.
Bu şapeli yaptıran Papa IV. Siktus, dönemin en ünlü ressamlarını şapeli istediği sanat eserleriyle donatması için çağırmıştır. Michalengelo da başta her ne kadar bu teklifi istemese de söz konusu Papa olunca teklifi kabul etmek zorunda kalmıştır.
Sistine Şapeli’nin tepesinde en çok ilgi çeken figür de bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Şapelin tavanını İncil’in Yaratılış kitabına göre resmeden Michalengelo’nun en çok ilgi çeken eserinin Ademin Yaratılışı olmasının sebebiyse bu eserin içerisinde yer aldığı düşünülen gizli mesajlardı.
Öncelikle resmin sağındaki figür tanrı figürü ve solundaki figür ise Adem’i temsil eden figürdür. İki figürün birbiri ile bu kadar benzer olmasının sebebi İncil’de tanrının insanı kendi suretinden yarattığı şeklinde geçen ifadelerdir.
Ancak daha ilgi çekici olanıysa bu tasvirin barındırdığı düşünülen gizli mesajlardır.
Resmin tanrı tasviri olan bölümünde melekler ve tanrının bulunduğu kısmın bir beyni tasvir ettiği ileri sürülmüştür.
Bu şekilde bir tasvirin o dönem hakkında çok fazla şey bilinmeyen beynin bu denli iyi gösterilmesi Michalengelo ile ilgili gizemleri çoğaltmıştır. Bu gizemlerin odak noktası elbette ki Michalengelo’nun nasıl olup da beynin detaylı görünümüne bu kadar yakın bir tasvir yaptığıydı.
Beyin tasviri ile Michalengelo’nun vermek istediği mesajın tanrının insanların beyni takip etmesini istediği olduğu iddia edilmiştir.
Sağ tarafta yer alan tanrı tasvirinin beyne benzetilmesinin yanı sıra insan rahmine ve böbreğe de benzetildiği olmuştur.
Son Akşam Yemeği – Leonardo Da Vinci
En ünlü tablolar dediğimizde elbette ki dünyanın en ünlü ve en gizemli adamlarından biri olan Leonardo Da Vinci’yi anmadan geçmek olmazdı.
Leonardo Da Vinci’nin birbirinden ünlü pek çok eseri var. Bunlar arasından birini çekmek oldukça zor olsa da tercihimizi Son Akşam Yemeği eserinden yana kullandık.
Son Akşam Yemeği eseri, Milano’da yer alan Santa Maria delle Grazie Bazilikası’ndaki bir duvara resmedilmiştir. Duvara resmedilmesine rağmen o dönemlerin en yaygın duvar resmi tekniği olan fresk kullanılmadan yapılan resmin boyutu duvarın tamamını kaplayacak şekildedir. Eni 9 metre boyu ise 4,5 metre olan bu devasa eser her ne kadar Da Vinci’nin özel tekniği ile resmedilmiş olsa da ne yazık ki günümüzde orijinal halinden çok uzak bir görünüme sahiptir.
Yıllar içerisinde bozulan resme yapılan restorasyon çalışmaları sonrasında resmin ilk hali ile bugünkü arasında orijinallik açısından dağlar kadar fark olduğu bilinmektedir.
Resimde 4 İncil’de de yer verilen İsa’nın yakalanıp çarmıha gerilmeden önce havarileri ile yediği son akşam yemeği tasvir edilmiştir. Havarilerinin birinden gelen ihanet ile yeri öğrenilen ve yakalan İsa’nın bunu bildiğini söylediği anın yansıtıldığı düşünülen resimde masadaki panik havasının sebebinin de bu olduğu ileri sürülmektedir.
Da Vinci, bu resmi tam 3 yılda tamamlamıştır. Resmin 3 yılda tamamlanmasının sebeplerinden biri ilmek ilmek emekle yapılmış olmasıdır. Ayrıca resmin bu kadar uzun sürmesinin bir diğer sebebinin de Leonardo Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosunu yaparken çizdiği figürlerin tamamını gerçek insan yüzlerinden esinlenerek çizmesi olduğu öne sürülmektedir. Hatta İsa’ya ihanet eden Yahuda’nın yüzünü tasvir etmek için Da Vinci, gerçek bir suçlunun yüzünden esinlenmiştir.
Ancak bu noktada ilginç olan şey, resimde yüzü tasvirde kullanılan herkesin sonradan bunu ifade etmesine rağmen İsa’nın yüzü için kimden esinlendiğinin net olarak bulunamamasıdır. Bu noktada tek iddia, Yahuda’nın yüzü için modellik yapan kişiden gelmiştir. Aynı kişi İsa’nın yüzü için de modellik yaptığını öne sürmüştür.
Resimle ilgili yüzyıllardır süren iddialara karşın hala net bilgilere sahip olmayışımız Da Vinci’nin en büyük gizemlerinden birinin bu resim olduğu gerçeğini bir kez daha göstermektedir.
Ne olursa olsun Da Vinci’nin muhteşem dehası ve kendine has teknikleri Son Akşam Yemeği tablosunu her ne kadar şu anda orijinal halinden eser kalmasa da dünyanın en ünlü ve en muhteşem tablolarından biri yapmayı başarmıştır.
Belleğin Azmi – Salvador Dali
Dünyanın en ünlü ve en ikonik resimlerinden biri de yukarıda yer alan Belleğin Azmi isimli Salvador Dali eseridir.
Eser, Dali’nin sürrealizm akımına göre resmetmiş olduğu, ilk defa 1932 yılında sergilenen en ünlü eserlerinden biridir.
Görüldüğü üzere eserde 3 farklı cep saatinin erimiş hali görülmektedir. Bu görüntü, gerçekte olmayacak olan bir şeyi gösterdiği için gerçeküstü bir görüntüdür. Gerçeküstücülük, yani sürrealizmin en temel özelliği de bu gerçekte olmayacak olaylarla mesaj veren bir sanat akımı olmasıdır.
Burada eriyen bu 3 cep saatinden soldakinin üstünde bir sinek olduğu görülmektedir. 4’ncü kapalı saatin üstünde ise çok sayıda karınca yer almaktadır. Resmin arka fondaki görüntüsüne bakarak ise bir uçurum kenarını tasvir ettiğini söylemek mümkündür.
Resmin ortasında yer alan ve insan yüzünü andıran nesne ise Dali’nin amorfik bir insan yüzü tasviridir. Aynı tasvir, “The Great Masturbator” eserinde de görülmektedir.
Halihazırda New York’ta City Museum of Art’ta sergilenen bu eseri Dali ilk resmettikten sonra 250 dolara satmıştır.
Zamanın dirençsizliği ve insanın bunun karşısındaki tavrını yansıttığı düşünülen bu eser, dünyanın en bilinen ve en ünlü tablolarından biri olmayı sonuna kadar hak etmektedir.
Guernica – Pablo Picasso
Guernica, kübizm akımının en öncü ressamlarından biri olan Pablo Picasso’nun bir acı ve trajediyi resmettiği eseridir. Aslına bakılırsa bu eseri bu kadar ünlü yapan şey, elbette ki eserin muhteşemliğinin yanı sıra arka planındaki hikayesidir de.
Pablo Picasso, bu eseri 1937 yılında yapmıştı. O tarihte İspanya’da bir iç savaş yaşanmaktaydı. Savaş, milliyetçi grupların lideri Francis Franco ile yönetimi kabul etmeyen direnişçiler arasında yaşanmaktaydı. Francisco Franco aynı zamanda Nazi Almanya’sının lideri Adolf Hitler ve İtalya’nın faşist lideri Mussolini tarafından da desteklenmekteydi.
Franco liderliğindeki milliyetçi güçler, cumhuriyet hükümeti yandaşlarının olduğu bölgelere girmeye başlamışlardı. Franco güçlerinden kaçanlarınsa sığınağı Bask hükümeti şehirlerinden olan Guernica olmaya başlamıştı.
O dönem yeni silahlar icat eden Hitler, bunları denemek ve muhaliflerine karşı kullanmak için Franco’dan izin istemişti. Franco’nun Hitler’e silahları kullanması için izin vermesinin ardından Guernica şehri, halkın sokakta olduğu en yoğun saatlerden birinde aralıksız 3 saat boyunca bombalandı. Bask hükümetinin açıklamasına göre bu saldırıda ölen insan sayısı en az 1.654’tü. Guernica katliamı sonrası yaralı sayısı ise resmi rakamlara göre 889’du.
İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri olan Guernica Katliamı esnasında Paris’te yaşayan Pablo Picasso, yine aynı şehirde sürgünde yaşayan İspanya hükümetinin ricası üzerine Guernica katliamının kendisine hissettirdiklerini resme aldı. Guernica katliamında yaşanan büyük trajediyi resmeden tablo, Paris Fuarı’nda sergilendi.
İkinci Dünya Savaşı esnasında Hitler’in Paris’i işgal etmesinin ardından Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderilen tablo, Picasso’nun isteği üzerine faşist yönetim yıkılmadan İspanya topraklarına girmeyecekti. Faşist yönetimin yıkılmasının ardından 1981 yılında tablo İspanya’ya dönecekti. Ancak bu şaheserin müsebbibi Picasso, bunu ne yazık ki göremeyecekti.
Bu tablo ile anılan en önemli olaylardan biri de şudur:
Hikâyeye göre bir Nazi subayı Guernica’ya baktıktan sonra eserin yaratıcısı Picasso’ya “Bunu siz mi yaptınız?” diye sorar. Picasso ise “Hayır, siz yaptınız.” cevabını verir.
Hayatı boyunca Guernica’ya hiç gitmemiş olmasına rağmen yaşanan trajediyi muhteşem bir şekilde aktarmayı başaran Picasso’nun bu eseri, aynı zamanda barışın sembol eserlerinden biri olarak adlandırılmaktadır.